home

bireyin alışması ve durumunu kanıksamasının iyi olmayan bir dışavurumu - tr

eylüldeki üniversite heyecanıyla yanıp tutuşan bora’yı anlatayım sizlere: o bora; tanıştığı her bir ademoğluyla güzel ilişkiler kuracağını varsayıyor; yeni insanlar, yeni okul ve yeni şehrin ona pasparlak birtakım tecrübeler yaşatacağını düşünüyor ve her şeyin su gibi akacağını, en ufak pürüzle karşılaşmayacağıı umuyordu herhalde. o bora; lise boyunca hep aynı kişilerle beraber olduğundan ne kadar değiştiğini fark edemeyecek, adaptasyonda sorun yaşayacağını aklının ucundan dahi geçirmeyecekti. şendi, atikti, heyecanlıydı başlarda. kulüplere katılıyor, bolca insanla tanışıyor ve aktiviteden aktiviteye koşuyordu. lakin içten içe biliyordu ahmak bora bir türlü ayakları yere basan ilişkiler kuramadığını, belki de kuramayacağını. bu durum; onu baştan beri epey rahatsız ediyordu fakat çözümü zamana bırakmakta buluyordu. kendini şartladığından mıdır, yoksa gerçekten de anlaşamadığından mıdır bilmem, marttaki bora ile eylüldekinin pek farkı yok sanki. daha ruhsuz, daha az enerjik, daha mutsuz muhtemelen. hazır marttaki bora’ya değinmişken biraz ona devam edelim o halde. marttaki bora, bu satırları karalayan bora, derin bir mutsuzluk içinde mi, kestiremiyorum açıkçası. şahane bir memnuniyet ve mutluluk içinde değil kesinlikle. fakat durumunu, göğsü dikenli de olsa kucaklamış vaziyette. i̇şlerin, ilişkilerinin, durumunun berbatlığı artık gözüne o kadar batmıyor olsa gerek. i̇nsan alışıyor; cennete de cehenneme de dostane, nötr bakıyor bir süre sonra. sosyal ilişkilerimde neredeyse hiçbir farklılık olmamasına rağmen başlangıçla ekimdeki o yalnızlığı hissetmiyor, duyarsızlaşmaya başlıyorum. artık normalim, standardım bu oluyor. belki dozaj kaçırıp mizantropiye, merdümgirizliğe kayıyorum. kendimle mutluyum fakat kendime mutlu değilim kısaca. i̇deallerime, hedeflerime vakit ayıramıyorum. nereye sürüklendiğimi, nereye yol aldığımı bilmeden ilerliyorum. bu da doğal bir motivasyonsuzluğa neden oluyor herhalde. bilim tutkuma, kendime yatırıma ve nicelerine karşı bir fitil ateşlemekte zorlanıyorum zaman ilerledikçe. sistemin ve nehrin içinde, sorgulamadan akıyormuşum gibi hissediyorum. i̇stediğim kadar öğrenemeiyor, istediğim kadar okuyamıyor, istediğim kadar dolaşamıyorum. birçok şeyi kaçırıyorum, neyi kaçırdığımı bilmiyorum. birçok şeyle uğraşıyorum, neyle uğraştığımı bilmiyorum. birçok şeyi arıyorum, neyi aradığımı bilmiyorum. emin değilim okuyucu; kimim ben? ne istiyorum? neden istiyorum? sorularına cevap bulamadıkça sürüklenmeye devam edeceğim kanısındayım. üzücü olan da şu ki; vaktimi zihnimi birikimimi bu sorulara cevap bulmak yerine çok daha lüzumsuz şeylere harcıyorum, bilinçli ve üzgün şekilde.