home

dut - tr

modern tabirle meyvelerin en “underrated”larından, en hor görülenlerinden biri ne yazık ki. kimsenin en sevdiği meyve dut değildir yahut kimse pazardan dut almaz neredeyse. bağların çok yaygın olduğu anadolu şehirlerinde, bu mevzubahis bağlarda bembeyaz, supsulu ve tombulundan, kapkara ve insanın mimikleriyle adeta bir vantrilok gibi oynayacak kadar ekşisine, istemediğiniz kadar dut bulabilirsiniz.

esasında dut, kanımca, saklanmaya pek uygun olmayan yapısından dolayı çok tercih edilmez. toplaması zorlu değildir pek, sadece arada birtakım tırtıl ve kulağakaçan -forficula auricularia- ile tatlı bir macera yaşayabilirsiniz. toplama fileleri meşhurdur dutların, tercihen kısa bir kişi altına geçip münasip bir deliğe doğru iter dut, yaprak ve böcek karışımını. ardından bunlar genelde komşulara dağıtılır zira büyükçe bir dut ağacı tahmin edemeyeceğiniz kadar meyve verebilir. ardından pekmezleri yapılır yahut bir çırpıda bitirilir bu dutlar. çekirdek gibidir dut, başladınız mı bırakamazsınız. çekirdek demişken, çekirdeksiz oluşu da yeme konforunu, kişi fark etmese de, bir hayli etkiler olumlu yönde. yiyici, dakikalar içinde birkaç dal bitirebilir farkında olmadan. ayrıca ilaçlanmaz da dut. bildiğim kadarıyla kolay kolay parazitlenmez de yani. yıkamadan yiyebilirsiniz yahu bu meyveyi!

“berry” barındıran sözcükleri marka yapma sevdasından da nasibini almış dutlar. ingilizcesi, mulberry, aynı zamanda pahalı bir moda ve çanta markasına isim verir. 1971’de ingiltere’de kurulmuş bir şirkettir o da.

ayrıca kurusu da yaşı kadar lezizdir dutların. hafiftirir, ne olduğunu anlamadan bitirebilirsiniz onun da koca bir kasesini. birçok kuruyemişle şahane bir ikili oluşturduğunu da unutmadan ekleyeyim. yine de iki türlüsünü de abartmamaya dikkat etmeli, her ne kadar doğal da olsa bolca şeker ihtiva ettiğini akıldan çıkarmamak gerek yani.

ağacı da basit değildir dutun. bir ömür verir, değişimler yaratır. düşünün, kendine müptela etmiştir bazı hayvanları. ipek böceklerinin minik metamorfozuna şahit olurlar. üzücüdür bu, koynunda beslediğin ufacık tırtılların yuvadan uçması, hakikaten uçması, dutlara bir anne şeklinde bakmamı sağlar benim. yani dutun ruhu vardır, ruhu!

ona olan ilginizi de karşılıksız bırakmaz dut, birkaç tane karadut yiyedurun, elinizin her yeri mosmor olur anında. bu, dutun “madem aldın meyvemi, al sana zor sileceğin bir hatıra benden.” demesinin bir yoludur adeta.

kısaca; dut, anti-aristokrat ve anti-kapitalist bir yapı ve çevreden gelen bir romantizm barındırır içinde. doğallık ve günümüz endüstrisine uzaklıktan gelir bu. dut, hiçbir zaman modern bir meyve olamamıştır, marketlere düşememiştir. bu da eskiyi hatırlatır herhalde bize, kabarmasını çok sevdiğimiz nostalji damarımızı kabartır. dut, yıllardır aynıdır ve değişmemiştir çünkü.