home

scott pilgrim ve ilişkiler üstüne fikirler - tr

biraz scott pilgrim vs the world hakkında konuşmak istiyorum bugün, tamamiyle eğlencelik gözüken bir filmin insanda neler düşündürebileceğine dair filmde gördüğüm ve üstüne okuduğum birkaç fikre dair bir montaj yapacağım esasında. filmi burada özet geçmek niyetim pek yok ve yazıda bolca spoiler olacak. yine de okuyucu bu yazıyı filmi izlemeden okursa dahi filmin vereceği keyfin tek zerre azalacağını zannetmiyorum ama uyarımı yapmış olayım ve yine filmi “müzikleri böyle güzel”, “sinematografi şöyle tatlı” diye övmenin de lüzumu yok, bu sempatik filmi değerli yapan şeyler çok daha başka tüm teknik detaylarıyla parlıyor olmasına rağmen.


fikir 1: özsaygının gücü

scott, son ex olan gideon ile dövüşürken kendine aşkı dayanak aldığında birkaç ekstra özellik edinir ama dövüşün sonucu mağlubiyet olur, ikinci savaşta ise kendisi için çarpışınca “power of self respect” kazanır ve bu sefer edindiği özellikler epey acayip olur. bu, çok küçük gözüken ama çok önemli bir ayrıntı benim nezdimde zira sağlıklı bir ilişki ve genel olarak sağlıklı bir “well-being” anlatısı için çok hoş bir örnek oluyor. kişi; kendini sevmeden, kendine saygı duymadan çok az “mücadeleden” başarılı çıkabilir, bunun ilişki özelinde de olması şart değil ama ilişkiler çerçevesinde oldukça makul bir yaklaşım muhakkak. bulduğu gücün kaynağını “aşk” veya “sevgilisi” yapan herhangi bir insan kaybetmeye ve hüsrana uğramaya mahkum zira ipleri tümüyle başka bir elemente vermiş oluyor böylece. kuşkusuz “aşk” da güçlendiriyor insanı, birçok şeyi yapabilme kudreti veriyor ama sizden kısmen bağımsız işleyen bir dinamik var orada ve tümüyle ona bağlanmak ölümcül bir hata oluyor.

fikir 2: sevgilinin geçmişi ile yüzleşmek

scott’ın, ramona’nın ex’leri yüzleşmesi de yani filmin bütünü de esasında koca bir mesaj barındırıyor. bu dövüşleri ramona yapmıyor, bizzat scott yapıyor. ortada bir “kendini kanıtlama” durumu oluşması gerekiyor ki bu birçok ilişki için kaçınılmaz oluyor. kişi, yeni partnerinin geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalıyor ve bizzat bazı ex’lerin kendisinden daha “iyi” olduğunu görebiliyor, en azından spesifik noktalarda. scott’ın verdiği bu duygusal mücadele müstakbel partnerinin hayatına girişinin kaçınılmaz bir sonucu ve doğal olarak emeksiz yemek olmuyor. scott, tüm bu ex’leri de farklı şekillerde alt ediyor. kimisini zeka, kimisini arkadaşları, kimisini bizzat ramona’nın yardımı, kimisini kandırarak hatta kimisini eski kız arkadaş ile yeniyor.

fikir 3 : unutulamayanlar

ramona’nın filmin sonlarına doğru gördüğümüz çipi de önemli bir detay. birçok insanın zihninde, geçmişinden bir parça olabiliyor, hiçbir şekilde ayrılamayan, kişinin kafasından bir türlü çıkaramadığı. burada da gideon (veya scott için envy) karakteri bu rolü üstleniyor. geçmiş, pençelerini her daim üzerimizde tutuyor. scott’ın bir mücadeleye maruz kalmasının sebebi de bu, ramona; kafasında da ex’lerine ve özellikle de unutamadığına benzemeyecek bir insan arıyor belki. o sebeple scott’ı da epey iyi tanımaya, analiz etmeye çalışıyor.

fikir 4 : gönül eğlendirme

burada ikinci bir ders daha var esasında önemli gözükebilecek. verilen bu ders bütünüyle doğru mudur bilmesem de bence bahsetmeye değer. filmde bir insanın sırf yalnız kalmamak uğruna yahut veya “elimizdeki en iyisi bu” düşüncesiyle bir partner aramaya girişmesi de eleştiriliyor belki. kalbi kırılmış insanların bir yere varmayacağını bildiği ilişkilere başlaması var filmde, sırf yalnız kalmamak için veya geçmişin üstünü çizmek için ki bu durum da birçok zaman iki tarafı da yıpratıcı bir olay olduğuyla kalabiliyor ne yazık ki. knives karakteri ve scott’ın ona bakışı da burada ayrıca değerli oluyor.

fikir 5 : kendinle yüzleşme

filmin sonunda scott, kendinin zıt versiyonuyla, yani nega scott ile kapışacak gibi oluyor ama bakmışız ki arkadaş olmuşlar. bu da herhalde scott’un kendisini affettiğini, hatalarını gördüğünü ve bunları bir şekilde kucakladığını gösteriyor.

fikir 6: değişim ve eskilere benzeme

scott’ın, film boyunca ramona’nın ex’lerini yendikçe yorulmaya başladığını görüyoruz, ilk baştaki iyi-çocuk scott gidiyor ve ramona’nın bıktığı, tıpkı dövüştüğü ex’lere benzeyen bir scott ortaya çıkmaya başlıyor, bu da doğal olarak ramona’yı uzaklaştırıyor scott’tan. herhalde bu da esasında yine ilk fikre dayandırılabilecek bir mevzu zira yine her şeyin çözümü kendine saygı ve özsevgide bitiyor.


sonuç olarak, hepimizin bir yükü var, karşımızdaki insanların da yükü var ve ortaya bir şeyler çıkarabilmek için bunu kucaklamamız gerekiyor. kıskançlıktan ve karşımızdaki insanı yargılamaktan uzaklaşmamız zorunlu oluyor. hayatımız biriyle kesiştiğinde bu yeni partnerimizin geçmiş yükü, mücadeleleri de bizim sırtımıza yükleniyor bir nevi. hiçbir ilişki kolay gelişmiyor ve geçmişin hayaletlerini iki insan da sağlıklı şekilde bertaraf ettiğinde iki kişinin de yapabileceği en güzel şey önlerine bakmak oluyor.

tüm bunların gübresi olacak en vazgeçilmez şey de iki insanın kendilerine olan saygıları ve sevgileri oluyor elbette. kendi yüreklerinden ve zihinlerden güç almak yerine olası partnerlerinden güç ve medet bulan insanlar, tıpkı scott’ın ilk dövüşü gibi mağlup olduğuyla kalıyor ve yeşerecek güzel bir ilişki hiç başlayamamış oluyor.

işte tüm bu fikirler temelinde scott pilgrim vs the world, insana; insan ilişkileri, geçmiş, iletişimde yapılan hatalar derken inanılmaz düşündürücü ve aynı zamanda eğlenceli bir perspektif sunuyor. “ellerine sağlık edgar wright abi!” demek kalıyor bize de.